ilkelerim var ve beni satın alamayacaklar anne. sen bile...

kuralsızlıklardan, düzensizliklerden korkuyosun. kurallara uyulmadığında ne yaşadın, ne gördün acaba? sevilmeyeceğini düşünüyo olabilir misin mesela? kalkıp da adımı kural koyarken...en büyük sınavını vereceğin hiç aklına gelir miydi? kuraldan, ilkesiz kalmaktan, benden, bensiz kalmaktan korkuyosun. ve aslında tam da korkunu yaşıyosun...

korkundan bana yaklaşmaktan çekinmiş, mesafeli durmuşsun hayatın boyunca. hiçbi zaman bana kendi hikayeni dürüstçe anlatmayıp ama benim anlatmamı hep beklemişsin, hatta anlatmadığımda da didikleyip kendi yöntemlerinle bişeyler öğrenmeye çalıştığın aşikar... 

kendini gerçekten hiç açmamış ve bana da açtırmamışsın. bir kez olsun birlikte başbaşa sinemaya gidip film çıkışı filmi konuşmamış, date gibi özenerek yemeğe çıkmamış, birlikte keyifle gezip alışveriş yapmamış bi anne kızız biz. ben bi kural olmuş kimi zaman uygulanmış kalın yaldızlı çerçevelerle "en önemli makamların" masalarının, koltuklarının hemen arkasına asılacağım sanmıştım Atatürk resmi edasıyla. kimi zaman uygulanmayıp anarşist devrimci örgütlerin sözcüsü olup meydanlarda boğazım patlarcasına anlatmaya çabalamıştım fikirlerimi, özgür, hür düşüncelerimi... sonunda da gidemeyen ya da her kaçacak yeri, alanı kalmayan özgürlükçüler gibi... anlamadan, dinlenmeden, ardı arkası düşünülmeden üzerime üzerime sıkılan gazlar, sular, ağzıma kapanan eller, vücuduma vurulan onca cop, ayaklarımdaki prangalar... işkenceler! tırnak söker gibi beni koparan cümleler, son bi gayretle tutunmak için geçirdiğim tırnaklarımın kerpetenle etimden ayrılması... karanlıklarda tutulmalar, gözlerinin bağlandığı sırada birinin seni anmasından kaynaklanmadığını bildiğin ve o kadar kısa sürmeyen kulak çınlamaları... nerden geldiği belli olmayan kova kova sularla ıslatılmak. ıslak kıyafetlerle kalmak, çırılçıplak bırakılmak... 

nefes alamamak, ciğerlerinin su toplaması, dalak mide böbrek allah ne verdiyse sancılar - ağrılar, vücudundaki morluklar, yanıklar... çisini tutmak saatlerce. yas tutmak gibi, zamansız, bitip bitmeyeceğini bilmeden... patlayacak gibi olana kadar çişini tutmak/tutamamak altına yapmak. bir kavanoza sıçmak anne bir kavanoza sıç-mak! yetmez gibi bi kere de maruz kaldığın, maruz bırakıldığın şey yüzünden dayak yemekten beter olmak, darma duman olmak. dumanını tüttürmeden... göstermeden... ses etmeden çığlık çığlığa ağlamak anne. atar damarının yaşamak için atmaması artık. hadım edilmek, hadım..! 

hislerim... inandıklarım... savunduklarım... benim, gözümün önünde tecavüz edilen sevdalılarım... her şeye rağmen onur'um anne... gururum! 

susuzluk çekmek kana kana içmek isterken, vaha bulmayı dilemek. seraplarda vahalar görmek, gördüğüne inanmak, ağzını dayayarak içecek kadar doyumsuz hissetmek, dişlerini çatlatacak kadar sıkmak anne... en sonunda kırmak. yemek istememek hiçbir şeyi. hazmetmek istememek. mekanik sindirimi reddetmek. mekanik olan her şeyi reddetmek anne. kokuşmuşluğu duymamak için menekşenin kokusunu hayal etmek... 

canım yanıyo. çok! ama hakikate yaklaştıkça mutluluğu da neşeyi de daha yoğun yaşayacağımı yazmış güvendiğim birisi. çünkü insanın kurduğu bağlar ne darağacı ne de kaçmak için değil, ulaşmak içinmiş. gerçek sevginin, ancak sevgi dolu bi ilişkide anlaşılabileceğini idrak edebilmek hatta yaşamak varmış... inanabiliyo musun? 

kurallar, sınırlar insana düzen verebilir anne ama esnek olmak yaşamsız olmanı engeller. bundan yüzyıllar önce yoktu kurallar. kuralsızlıklarla, "yaşayarak" öğrendi her şeyi insanlar. karşılarına çıkanlara göre düşünüp adım almış olmalılar. yani kurallarla başlamadı ilk insanlar ve hayatta devrik cümleler de var. bende öyle yapıyorum diye neden içten içe beni kalıplara tıktın, bana kızdın? bilmiyorum anne... benden neyi daha fazla bildiğini bilmiyorum. ben sadece öğrenmeye çalışıyodum anne. yaşamayı öğrenmeye çalışıyorum. ben karşıma bişeyler çıkmasını istedim anne. ben yaşarken görmek istedim. 

eğer bi gün, 

senin de yaşayasın gelirse, 

belki bi mart ayında, yılın ilk nergisleri çıktığında mesela,

bi sahne yarat kendine ve fütursuzca dans et. seni bekliyo olucam o dans düetiyle kanter içinde kalmayı göze alarak. ve en azından bu seferlik merak etme; arkamıza koyacağımız havlularımız hazır şimdiden. 


kuralları hep senin koyduğun bi kural. adını senin koyduğun kızın İlke. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

seninle biz.

bi kitapta şöyle diyordu: "korkaklar bin kere ölür, cesurlar bir kere." sen... yine de ölme.