flashbackler dönüyo beynimde, dışarda siren sesi var
Yaptığın fedakarlıklar bir anda beliriveriyor insanın gözünde. Hiçbir zaman hiçbirinin çetelesini tutmamış olmana rağmen, hiç öyle bir hesap kitap insanı değilken...bir anda beliriyor gözünün önünde. Film şeridi gibi derler ya hah işte tam da öyle. Tepenin attığı bir vakit mecburen geliyor. Allah mı getirtiyor? İşaret mi veriyor gözünü bi aç, aç diye? Nedir yani? O güne kadar kendi ailen, annen, baban, kimin olursa olsun tüm dünyaya karşı gösterdiğin tavrının ala aşağı edilme girişimine duyduğun öfke şöyle dursun, korkusu da apayrı. Şak şak şak geliyor flashbackler. "Benim sana kadar bi hayatım vardı lan, öyle ya da böyle bi düzenim vardı. Seni tanıyıp hayatıma seninle devam etme isteğimin bedeli mi olmalı? Dümdüz yaşayıp gidemiyo muyuz da çözemediğin mevzuulardan sebep sürekli bi ekşın halindeyiz babacım, hayırdır" diye naralar atıyo iç sesin... Dışından "Bazen bana çok sert davranıyosun." derken, boğazın düğüm düğüm. Bak; aileler zaptedilemez ama çocukluktan kalan yaraları zapt etmek mümkün. Sevgi açlığın, görünür olma isteğin, çaban, kendini kanıtlama hissin için didinip durman...per perişan olman...inan kontrol altına alınabilir. Aslında teknik olarak kontrol altına alınabilir bir özgürlük hali vaad ediyorum. Farkındalıklı harekete geçmekten... O ana kadar olmuş olanların hepsinin, topunun, tümünün farkında olarak sindirmiş bir pusuladan... Yön vermekten, belki şekillendirmekten... Mesela karşındakinin sen patlasan da çatlasan da ne diyeceğinden, nasıl yapacağından vazgeçmeyeceğini biliyosan bu duruma karşı gard alıp kendini ve sevdiğin kişiyi korumak şekillendirmektir. Böylece farkındalığın ötesinde bir durumdan bahsedebiliriz. Yapılmak istendiği söylenenlerin, iddia edilenlerin eyleme geçmesiyle... Senin için gerçekten kimlerin önemli olduğunu bilerek, öncelik sıralaması yaparak, sıralamada burun buruna geldikleri zamanlarda denge kurarak ve buna özen göstererek... Zaten günümüz dünyasında ikili ilişkiler tam bir bela... O yüzden tekken her şey daha güzel...öyle derler. Sonra derin bir nefes alır diyenler: "Ama yalnızlık da Allah'a mahsus." Bir söze kırılıyorsun, bir heves kaçmasına, sinirle yapılan bir el hareketine... Sinirle yapıldığını bildiğin halde sorgulamaktan, düşünmekten alıkoyamıyosun kendini. Ben de sinirleniyorum, ben de heves kırabilirim ama yapmıyorum diyosun. Madem beni kıracaktın neden hayatıma girdin diyosun. Oysa Rupi Kaur'un "...senin için yapabileceklerimi anlattım çiçeklere, tomurcuklandılar." demesi gibi hislerim var sana karşı. Sen...bilemiyosun.
Yorumlar
Yorum Gönder