Kayıtlar

Ağustos, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ben kendimi bildim bileli yalnız hissediyorum. bu ilk ölüşüm diyil.

bilgisayarın simsiyah masaüstüne yansıyan ağlamaklı gözlerime baktım. kendimi gördüğüm zamanların pek çoklarından farklı bi görüntü değildi. saçımın doğal ev topuzu, üstümdeki ip askılının müstehcen yerlerimi örtecek kadar küçük olması beni seksi ya da gizemli yapması kurtarmazdı. gözlerim doluydu. ve şunu çok iyi biliyorum ki; gözyaşları akamadan pınarının ucunda hazır ve nazır bekleyenler, seksiliğin yakınından yöresinden geçemezler.  hayat...kalıplarla oluşturulan bir evren. yaratılan algılar, sıfatlar ve zorlamaların hiçbir şeye hizmet ettiği yok. -mış gibi hayatlarla sönen nefesler kaburgalarımızın altında çöplükten de beter. kokuşmuş şovlarınız ve görev tanımlarınızı istemiyorum! bana şefkat göstermeyin. bana gerçeklikten bahsedin. size saygı duyabilmem için buna ihtiyacım var. sizlere biraz olsun saygı duyabilmem için... bir nebzede olsa... sizlere saygı duymaya neden ihtiyacım var? onu... sor-ma.  kalktım. mutfaktan bir tomar havlu peçete aldım. oturdum. şortumun da an...

çocukluğumdan beri aklımda, kulağımda dönüp duran...

kafama taktığım şeyler...  sürekli onların moral bozukluğuyla devam etmiyorum hayatıma. eskisi gibi bilmem kaç günlerce evden çıkmamazlıklar yapmıyorum. olağan hayat akışıma ket vuracak buhranlara girmiyorum. evet bu. yaşadığım her şey ülke gerçeği. evet ben burada mutlu olduğum zihniyetlerle ve yaşam haklarıyla varolmuyorum. evet bunalıyorum. evet bir sahil kasabası da benim çözümüm. ait hissedebileceğim bir ekiple uzun soluklu çalışmak da. imkanım varsa ne yapabilirim diye yurtdışına da bakınabilirim. günlerimi zehir ederek yaşıyo olmam demek daha uç bişey gibi sanki... beni kaptırdığıma dair düşük moralli olmakla itham ettiğiniz cümleleriniz, tuzunuzun kuru olmasından mı? benden daha iyi eğitimler almış olduğunuzdan mı? benim arkamda sırtımı fazlasıyla rahat rahat dayayacağım ailemin olmamasından mı? benden daha fazla para kazandığınızdan mı? sigorta gününüzün benden yüksek olması sebebiyle 65 yaşında hakedeceğimiz emekliliğe yaklaşmış olmanız mı? bravo. size kötü bi haberim var...

bi kitapta şöyle diyordu: "korkaklar bin kere ölür, cesurlar bir kere." sen... yine de ölme.

benim için neyin iyi olacağına karar verip gittin. bense biraz daha didişelim istiyodum. zaten dün gece sen de öyle söylemiştin. "söv, kus, bağır, çağır istediğin kadar" diye. e ben de ona güvenmiştim. didişmek isterken bi anda... nereye gittin? niye böyle oldu ki? gerçekten gittin mi?  beynimin içinde bunlar dönüp dururken kendimi patlıcana verdim. ikimizin de hastası olduğu bişey neticede. umarım sana duyduğum hıncı, özlemi, öfkeyi, sevgiyi ve duyduğum ama adını koyamadığım bilimum hissi patlıcanlardan çıkarıp dünyadaki sera, bağ bahçe, stok falan ne varsa tüketmem. zira bu diğer tüm patlıcan severlerin sonu olur. köz patlıcan salatasız bi dünya düşünülemez neticede. ve ben, şu ahir ömrümde kimsenin üzüntüsüne sebep olmak istemem.  her yazışmamızda tammm dibe çökecekken kum tanelerimi havalandırıyosun. suyu berraklaştırmaya çalıştığım süreçte daha çok bulandı. anlamıyosun. sadece kendim için değil. bunu senin için de istemiştim oysa. hoyratça ille şimdi de şimdi diye tuttur...